Su Yönetimi
Su yönetimi, su kaynaklarının planlı ve etkili bir şekilde kullanılması, dağıtılması, korunması ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi sürecidir. Sürdürülebilir su yönetimi ise su kaynaklarının uzun vadeli kullanımını ve yönetimini hedefleyen bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, mevcut su kaynaklarının gelecek nesillere de yeterli ve sağlıklı bir şekilde aktarılmasını amaçlar.
Dünya’nın yüzeyinin %75’i su ile kaplı olmasına rağmen, insanların kullanımına uygun olan tatlı su miktarı oldukça kısıtlıdır. Dünya üstündeki toplam tatlı su oranı %2,5’tur ve bu miktarın büyük bir kısmı kutuplarda, buzullarda ve yeraltı rezervlerinde hapsolmuş durumdadır. Ekosistem ve insan kullanımına elverişli kısmı oluşturan tatlı su kaynaklarının oranı sadece %0.3’lük kısma tekabül etmektedir (BM Su İstatistikleri, 2003). Bu veriler ışığında ‘su sıkıntısının insanlık tarihi kadar eski bir konu’ olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye, genel kamuoyu algısının aksine su kıtlığı sınırında bir ülkedir. Yıllık yağış miktarı, dünya ortalamasının altında seyretmektedir. Ülkemizin su kaynaklarının kullanımı ise 1990-2010 yılları arasında büyük bir artış göstermiştir, toplam su tüketimi %40,5 oranında artmıştır. Gelecek 25 yıl içerisinde ise suya olan ihtiyacın bugünkü tüketimin üç katına çıkabileceği tahmin edilmektedir. Su kıtlığı gelecekte en önemli problemlerden biri olacaktır. Geçtiğimiz 50 yılda, su kaynaklarının miktarı aynı kalmasına rağmen, su çekimi üç katına çıkmıştır (WWAP, 2012). Birçok bölgede yeraltı suyu çekimleri geri beslemenin veya sürdürülebilir miktarın üzerindedir. 2030 yılında gıda, su ve enerji ihtiyaçlarının yaklaşık %50 oranında artacağı tahmin edilmektedir. İklim değişikliği bu kaynakların mevcut durumlarını daha da kritik hale getirecektir. Suyun geleceği hiç bu kadar muğlak olmamıştı. İklim değişikliğine yönelik çalışmaların suya odaklı olması hayatidir.
Dünya su kaynaklarının yaklaşık %70’i tarım amaçlı kullanılmaktadır. Bunu %19 ve %11 ile sanayi ve evsel kullanım izlemektedir (FAO Aquastat, 2013). Ülkemizde ise %77’i tarım amaçlı kullanılmaktadır. Tablo 1, çeşitli ülkelerde su çekim miktarlarını ve sektörel kullanım miktarlarını göstermektedir.

Sektörel su kullanımı, ülkelerin gelişmişlik düzeylerini yansıtan bir göstergedir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde tarımsal su tüketimi ortalaması genellikle yaklaşık %82 düzeyinde iken, gelişmiş ülkelerde bu oran %30’lara kadar düşmektedir (WWAP, 2003). Yüksek gelir düzeyine sahip ülkelerde ise tarımsal su kullanımı yerini genellikle sanayi sektörüne bırakmaktadır (Aküzüm ve ark., 2010). Dünya genelinde 2003 yılı verilerine göre farklı sektörlerdeki su kullanım oranları ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre Şekil’de verilmiştir.

OECD raporuna göre, gelecek yıllarda tarım sektörü artan gıda talebini karşılamak gibi büyük bir sorunla karşılaşacaktır. Tahminlere göre, 2030 yılında küresel gıda tüketimi %50 artacak ve 2050 yılında ise günümüze kıyasla %100 artış gösterecektir (OECD, 2012a). Kentleşme, sanayileşme ve iklim değişikliği gibi faktörler nedeniyle tarımın daha az su ile gerçekleştirilmesi gerekecektir. Bu nedenle, tarımsal su planlamasının geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan rapora göre 2000-2030 yılları arasında gelişmekte olan ülkelerde tarımsal üretimin %67 oranında artacağı tahmin edilmektedir (WWAP, 2006). Mevcut su potansiyeli ile bu artışın karşılanamayacağı ve tarımda verimlilik artışı ile tarımsal su ihtiyacı artışının %14 düzeyinde tutularak karşılanabileceği öngörülmektedir. Bu durumda tarım sektörü, daha fazla tarımsal ürünü daha az su kullanarak üretmek zorunda kalacaktır (WWAP, 2006). Tarım ve iklim değişikliği arasında karmaşık bir ilişki vardır. Tarım faaliyetleri atmosfere metan ve sera gazları salımı ile iklim değişikliklerine sebep olmaktadır. Ancak aynı zamanda da iklim değişkliğinin etkilerinden en çok etkilenecek sektörlerden birisi tarımdır.
Kuraklık, günümüzde tarımsal sürdürülebilirliği tehdit eden bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemiz uzun bir süredir ciddi bir kuraklıkla mücadele etmektedir ve bu durum tarımsal üretimi olumsuz etkilemektedir. Gelecekte kuraklık sorununun daha da kötüleşebileceği endişesi de bulunmaktadır. Bu nedenle, su kaynaklarının verimli bir şekilde yönetilmesi ve sürdürülebilir su kullanımı büyük önem taşımaktadır. Sürdürülebilir su yönetimi, kuraklığın etkilerini azaltmak ve tarımsal sürdürülebilirliği sağlamak için etkili bir çözüm sunmaktadır. Bu yaklaşım, su kaynaklarının verimli kullanılmasını teşvik etmeyi, modern sulama tekniklerinin benimsenmesini sağlamayı, su tasarrufu sağlayan uygulamaların yaygınlaştırılmasını ve çiftçilere destek sağlanmasını içermektedir. Sürdürülebilir su yönetimi, su kaynaklarının korunması, tarımın sürdürülebilirliği ve iklim değişikliğiyle mücadele gibi konularda kritik bir rol oynamaktadır. Bu hedeflere ulaşmak için eğitim, bilinçlendirme, politika geliştirme ve paydaş işbirliği gibi stratejiler de etkili bir şekilde kullanılmalıdır.
Türkiye’de son yıllarda suyun yönetimi ile ilgili önemli adımlar atılmaktadır. 2021 yılında Cumhuriyet tarihimizin ilk ‘Su Şurası’ yapıldı. Su Şurası’nın kapanış toplantısında da belirtildiği gibi ‘”Su Önümüzdeki 100 Yılın En Stratejik Değeri”’ olacaktır. 21 Ekim 2021 tarihinde de 28 maddelik Su Şurası Sonuç Bildirgesi yayınlandı. Öne çıkan maddelere baktığımızda;
- Su Verimliliği Strateji Belgesi ve Havza Bazlı Su Verimliliği Eylem Planları hazırlanması.
- Belediyelerce içme suyu sistemlerinde %35 seviyesinde olan su kaybı oranı %25 seviyesinin altına indirilmesi. Sürdürülebilir su hizmetleri sağlanabilmesi amacıyla 2023 yılından itibaren tam maliyet esaslı su ve atık su fiyatlandırması ile ilgili çalışmalara başlanması,
- Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında, kullanılmış suların uygun kaliteye getirilerek başta tarımsal sulama olmak üzere yeniden kullanımının sağlanması,
- Su kaynaklarımızın korunması, iyileştirilmesi ve sürdürülebilir yönetiminin sağlanması maksadıyla, 25 havza için havza ölçekli yönetim planları tamamlanıp uygulanmaya konulması,
- Su yönetiminde parçalı yapıyı giderecek, mevcut hukuki yapıdaki boşlukları ortadan kaldıracak, Avrupa Birliği çevre ve iklim değişikliği faslında yer alan su kalitesine ilişkin mevzuata uyum sağlayacak nitelikte bir Su Kanunu yürürlüğe konulması,
- Paris Anlaşması’nın TBMM’de onaylanmasıyla önem kazanan iklim değişikliğine uyum faaliyetlerine iklim değişikliğinin su kaynaklarına etkilerinin analiz edilmesi,
- Ekonomik olarak sulanabilir arazilerin modern sulama yöntemleriyle sulanmasının yaygınlaştırılması,
- Sulama projelerinde özel sektörü de içine alan yeni finansman modellerinin geliştirilmesi.
- Havza su potansiyeline göre ürün deseni belirlenerek suya göre tarım yaklaşımının esas alınması,
- Sulama tesislerinin, dijital teknolojilerle uzaktan kontrol ve otomasyonu sağlanarak tasarruflu su kullanımı hedeflerine ulaşılması ve sulamada enerji giderlerinin azaltılmasına yönelik tedbirlerin artırılması,
- Toplumun her kesiminin su, meteoroloji ve iklim değişikliği okuryazarlığının geliştirilmesi için eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri gerçekleştirilmesi,
- Su yönetimine ilişkin AR-GE çalışmalarının desteklenmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması.
Yaşam hakkı olan su kaynaklarımızın korunması ve sürdürülebilir yönetimi için kurumlar arası koordinasyon sağlanmalıdır. Su yönetimi belirli zümrelerin işi değil, tüm insanlığın ve canlılığın meselesidir. Teknoloji öngörülen verim artışını sağlamak ve kaynakları verimli kullanmak noktasında itici bir güce sahiptir. Toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanım ve yönetiminde bilimsel sürecin etkinliği artırılmalı, ileri teknoloji kullanma kültürü geliştirilmelidir.